YAŞAMAK DEDİĞİN…
0
Yalnız bir kişi acıtır, en çok yüreği sadece bir kişi yıkar seni. Ve bir kez vazgeçersin
güvenmekten birine. Zaman ilaç mı olur yoksa erteler mi acılarını bilinmez ancak, zaman
acımaz gençliğine ve sen sadece kendini ertelemiş olursun böylece.
Gün olur, her varoluş bir yok oluşla gelir dünyaya günahsız. Bilirsin acıtır
yaşanamayanlar, boğazına düğüm olan söylenmesi gerekenler. Ayaklarına batar kırıkları
hayallerinin. Yaşadıkça daha da kirlenir ellerin körelir gözün. Gün olur kanat yaparsın
hayallerine umutlarından. Ancak kurumuş yaprak misali umutlar çaresiz, ufalanır kalır
avuçlarında. Saklanmış koca dünyanın koynuna küçücük hayatlar gün geçtikçe yok olurlar,
tıpkı eriyen bir kar tanesi gibi pencerende. Ve yeniden parçalanır hayatlar koynunda
çaresizliklerin.
Eğer sen düşürmediysen ellerini üflemek kolaydır düşenin. Gözlerini silmek... Bir gün
anlarsın ki her şey senden önce söylenmiştir. Ama bilirsin hayat tesadüfler kavşağı değildir.
Bütün olanlar yaptıklarımızın sonucudur. Korkarsın kendi seçimlerinden. Kapı artlarına
gizlediğin, ürpertiler sarar gecelerini. Canın yanar yaşadıklarından yaşayacaklarından. Görmez
kimse seni senden başka. Durur düşünür, boşluklar ararsın sonra saklamak için gerçeklerini,
korkularını. Sızarsın zifiri karanlıklara oysa bir sanadır yalnızlığın, devasızlığın aslında.
Gölgelerine gömersin duygularını, ifadesiz… Şafak söker yeniden yeni yaşamlara. Unutmaya
çalışırsın sonra kendi suretini bile. Ya da gülüp geçersin ama geçen her saniye hatta her an
bir gölge çöker üzerine. Bedenine isim yazdığımız ağaçlar gibi ne kadar acısan da eğilmemeyi
öğrenirsin. Susmayı öğrenirsin zor olur kelimeleri dize getirmek. Yeni kapılar açmayı bir
öncekini kapatmayı sonra. Sorarsın bu benim mi seçimim bunca keder, hüzün, yokluk...
Herkes başka türlü sarar yaraları kimi kabuk bağlasın diye terk eder zamanın ellerine. Kimi
kapatmak ister ama o da bilir ki bir yaranı kapatsan öteki patlar daha derinden. Bir yerden
adımlamaya başlarsın ömrünü. Sonra anlarsın her adım yeni bir seçim bir vazgeçiş. Sonra
geride bıraktıklarına mı yanarsın seni bekleyene mi koşarsın.
Zaman sonra dizilir önüne başlangıçlar yeni umutlar hayaller. Öğrenirsin kulağına
bir şarkı çarptığında her şeyin gömüldüğünü zamana. Gözünün daldığı noktada görürsün
kendini sonra bir çığlık dağlara karşı. Anlarsın kaldıramayacağını bundan sonra söylenecekleri,
anlatılacakları. Yanılmalar dizilir art arda düşünürsün kim ağlar senin için kimler yanar, hangi
kalp kanar. Gözlerine çizersin çırpınışlarını, canın çekilir gözlerini her açtığında.
Ay doğar gecelere bir hüzün serper yüreğe ve böyle lacivert gecelerde yanar yüreğin
her hecede. Ateşten bir yol çizersin geleceğe ama bilirsin ki ateşi ilk tutuşturan da yanar
nihayetinde. Pişmanlıkların doldurur içinde ki boşlukları. Sonra sarar sineni endişeler çığlık
çığlığa kalırsın. Kendi karanlıklarında lekesiz çocukluğun kalır bir tek seninle demlenirken
ölüm bedeninde. İlkler kalır hep akılda çünkü senin hikâyende, senin ilklerindir en acıtanı en
mutlu yapanı sen bilmeden kazırsın içine. Sonra an olur gün olur sen olursun sonra son olup
milat doldurursun. sonra sığınacak bir vicdan ararsın kanadı kırık serçeler gibi. Yine serçe gibi
son kez dökersin yaşlarını. Son kez! çünkü bilir misin ki serçeler ağladıklarında ölürler.
güvenmekten birine. Zaman ilaç mı olur yoksa erteler mi acılarını bilinmez ancak, zaman
acımaz gençliğine ve sen sadece kendini ertelemiş olursun böylece.
Gün olur, her varoluş bir yok oluşla gelir dünyaya günahsız. Bilirsin acıtır
yaşanamayanlar, boğazına düğüm olan söylenmesi gerekenler. Ayaklarına batar kırıkları
hayallerinin. Yaşadıkça daha da kirlenir ellerin körelir gözün. Gün olur kanat yaparsın
hayallerine umutlarından. Ancak kurumuş yaprak misali umutlar çaresiz, ufalanır kalır
avuçlarında. Saklanmış koca dünyanın koynuna küçücük hayatlar gün geçtikçe yok olurlar,
tıpkı eriyen bir kar tanesi gibi pencerende. Ve yeniden parçalanır hayatlar koynunda
çaresizliklerin.
Eğer sen düşürmediysen ellerini üflemek kolaydır düşenin. Gözlerini silmek... Bir gün
anlarsın ki her şey senden önce söylenmiştir. Ama bilirsin hayat tesadüfler kavşağı değildir.
Bütün olanlar yaptıklarımızın sonucudur. Korkarsın kendi seçimlerinden. Kapı artlarına
gizlediğin, ürpertiler sarar gecelerini. Canın yanar yaşadıklarından yaşayacaklarından. Görmez
kimse seni senden başka. Durur düşünür, boşluklar ararsın sonra saklamak için gerçeklerini,
korkularını. Sızarsın zifiri karanlıklara oysa bir sanadır yalnızlığın, devasızlığın aslında.
Gölgelerine gömersin duygularını, ifadesiz… Şafak söker yeniden yeni yaşamlara. Unutmaya
çalışırsın sonra kendi suretini bile. Ya da gülüp geçersin ama geçen her saniye hatta her an
bir gölge çöker üzerine. Bedenine isim yazdığımız ağaçlar gibi ne kadar acısan da eğilmemeyi
öğrenirsin. Susmayı öğrenirsin zor olur kelimeleri dize getirmek. Yeni kapılar açmayı bir
öncekini kapatmayı sonra. Sorarsın bu benim mi seçimim bunca keder, hüzün, yokluk...
Herkes başka türlü sarar yaraları kimi kabuk bağlasın diye terk eder zamanın ellerine. Kimi
kapatmak ister ama o da bilir ki bir yaranı kapatsan öteki patlar daha derinden. Bir yerden
adımlamaya başlarsın ömrünü. Sonra anlarsın her adım yeni bir seçim bir vazgeçiş. Sonra
geride bıraktıklarına mı yanarsın seni bekleyene mi koşarsın.
Zaman sonra dizilir önüne başlangıçlar yeni umutlar hayaller. Öğrenirsin kulağına
bir şarkı çarptığında her şeyin gömüldüğünü zamana. Gözünün daldığı noktada görürsün
kendini sonra bir çığlık dağlara karşı. Anlarsın kaldıramayacağını bundan sonra söylenecekleri,
anlatılacakları. Yanılmalar dizilir art arda düşünürsün kim ağlar senin için kimler yanar, hangi
kalp kanar. Gözlerine çizersin çırpınışlarını, canın çekilir gözlerini her açtığında.
Ay doğar gecelere bir hüzün serper yüreğe ve böyle lacivert gecelerde yanar yüreğin
her hecede. Ateşten bir yol çizersin geleceğe ama bilirsin ki ateşi ilk tutuşturan da yanar
nihayetinde. Pişmanlıkların doldurur içinde ki boşlukları. Sonra sarar sineni endişeler çığlık
çığlığa kalırsın. Kendi karanlıklarında lekesiz çocukluğun kalır bir tek seninle demlenirken
ölüm bedeninde. İlkler kalır hep akılda çünkü senin hikâyende, senin ilklerindir en acıtanı en
mutlu yapanı sen bilmeden kazırsın içine. Sonra an olur gün olur sen olursun sonra son olup
milat doldurursun. sonra sığınacak bir vicdan ararsın kanadı kırık serçeler gibi. Yine serçe gibi
son kez dökersin yaşlarını. Son kez! çünkü bilir misin ki serçeler ağladıklarında ölürler.
0 yorum: