29 Eylül 2014 Pazartesi

YAŞAMAK DEDİĞİN…

0
10:34
Yalnız bir kişi acıtır, en çok yüreği sadece bir kişi yıkar seni. Ve bir kez vazgeçersin 
güvenmekten birine. Zaman ilaç mı olur yoksa erteler mi acılarını bilinmez ancak, zaman 
acımaz gençliğine ve sen sadece kendini ertelemiş olursun böylece. 
Gün olur, her varoluş bir yok oluşla gelir dünyaya günahsız. Bilirsin acıtır 
yaşanamayanlar, boğazına düğüm olan söylenmesi gerekenler. Ayaklarına batar kırıkları 
hayallerinin. Yaşadıkça daha da kirlenir ellerin körelir gözün. Gün olur kanat yaparsın 
hayallerine umutlarından. Ancak kurumuş yaprak misali umutlar çaresiz, ufalanır kalır 
avuçlarında. Saklanmış koca dünyanın koynuna küçücük hayatlar gün geçtikçe yok olurlar, 
tıpkı eriyen bir kar tanesi gibi pencerende. Ve yeniden parçalanır hayatlar koynunda 
çaresizliklerin. 
Eğer sen düşürmediysen ellerini üflemek kolaydır düşenin. Gözlerini silmek... Bir gün 
anlarsın ki her şey senden önce söylenmiştir. Ama bilirsin hayat tesadüfler kavşağı değildir. 
Bütün olanlar yaptıklarımızın sonucudur. Korkarsın kendi seçimlerinden. Kapı artlarına 
gizlediğin, ürpertiler sarar gecelerini. Canın yanar yaşadıklarından yaşayacaklarından. Görmez 
kimse seni senden başka. Durur düşünür, boşluklar ararsın sonra saklamak için gerçeklerini, 
korkularını. Sızarsın zifiri karanlıklara oysa bir sanadır yalnızlığın, devasızlığın aslında. 
Gölgelerine gömersin duygularını, ifadesiz… Şafak söker yeniden yeni yaşamlara. Unutmaya 
çalışırsın sonra kendi suretini bile. Ya da gülüp geçersin ama geçen her saniye hatta her an 
bir gölge çöker üzerine. Bedenine isim yazdığımız ağaçlar gibi ne kadar acısan da eğilmemeyi 
öğrenirsin. Susmayı öğrenirsin zor olur kelimeleri dize getirmek. Yeni kapılar açmayı bir 
öncekini kapatmayı sonra. Sorarsın bu benim mi seçimim bunca keder, hüzün, yokluk... 
Herkes başka türlü sarar yaraları kimi kabuk bağlasın diye terk eder zamanın ellerine. Kimi 
kapatmak ister ama o da bilir ki bir yaranı kapatsan öteki patlar daha derinden. Bir yerden 
adımlamaya başlarsın ömrünü. Sonra anlarsın her adım yeni bir seçim bir vazgeçiş. Sonra 
geride bıraktıklarına mı yanarsın seni bekleyene mi koşarsın. 
Zaman sonra dizilir önüne başlangıçlar yeni umutlar hayaller. Öğrenirsin kulağına 
bir şarkı çarptığında her şeyin gömüldüğünü zamana. Gözünün daldığı noktada görürsün 
kendini sonra bir çığlık dağlara karşı. Anlarsın kaldıramayacağını bundan sonra söylenecekleri, 
anlatılacakları. Yanılmalar dizilir art arda düşünürsün kim ağlar senin için kimler yanar, hangi 
kalp kanar. Gözlerine çizersin çırpınışlarını, canın çekilir gözlerini her açtığında. 
Ay doğar gecelere bir hüzün serper yüreğe ve böyle lacivert gecelerde yanar yüreğin 
her hecede. Ateşten bir yol çizersin geleceğe ama bilirsin ki ateşi ilk tutuşturan da yanar 
nihayetinde. Pişmanlıkların doldurur içinde ki boşlukları. Sonra sarar sineni endişeler çığlık 
çığlığa kalırsın. Kendi karanlıklarında lekesiz çocukluğun kalır bir tek seninle demlenirken 
ölüm bedeninde. İlkler kalır hep akılda çünkü senin hikâyende, senin ilklerindir en acıtanı en 
mutlu yapanı sen bilmeden kazırsın içine. Sonra an olur gün olur sen olursun sonra son olup 
milat doldurursun. sonra sığınacak bir vicdan ararsın kanadı kırık serçeler gibi. Yine serçe gibi 
son kez dökersin yaşlarını. Son kez! çünkü bilir misin ki serçeler ağladıklarında ölürler.

Yazar hakkinda

Benim adım Şiret Uslu.

0 yorum: